Kamu, “bütünü” ilgilendiren bir kavram olarak yaşantımızdadır ve herkesi içine alır. Bu yüzden de kamuyu ilgilendiren ve kamu yönetimi ile ilişkisi bulunan “insan”a ait her türlü ilişki kamu etkileşimi ile ilgilidir. Farkındalık yaratma ve fırsat eşitliğini sağlama üzerine kurgulanır çünkü bir yanda politika yapıcılar -yani kamu görevlileri de- “insanlardan” oluşurken öte yandan bu kamu hizmetlerinden yararlananlar da “insanlardır” (Efe ve Özdemir, 2021: 39). Politika yapıcılar, kamunun yararını göz önüne almak durumundadırlar bu nedenle. İnsanı merkeze alan ve insanla birlikte değişip gelişen bu alan her daim canlı olmalıdır ki bütünün -yani halkın- yararına olma ilkesi gerçekleştirilebilsin…Tam da bu sebepten dolayı, gün geçtikçe gelişen yapay zeka teknolojisinin kamu yönetimi üzerinde etkileri kaçınılmaz olacaktır. Dolayısıyla, bu yazıda yapay zeka ve kamu etkileşimini tartışmanın önemine değineceğiz çünkü yapay zeka uygulamaları ile kamu hizmetinin sağlanması, kamuyu ilgilendiren gündemlerin belirlerlenmesi ve politikaların oluşturulması gibi yenilikler söz konusudur (Önder ve Saygılı, 2018: 629).
Sanayi Devriminden bu yana günbegün gelişen bir teknoloji ile karşı karşıyayız. Hızlı ve akıllı makinelerin bu kadar gelişmesi de yapay zekanın giderek günlük hayatımızın bir parçası olmasını sağladı ve elbette kamu ve kamu yönetimi de bu gelişmelerden etkilendi (Önder ve Saygılı, 2018: 631). “Kamu”nun, hedef odaklılık, yol göstericilik, toplumsal yarar, -son zamanlarda çokça üzerinde durduğumuz- sürdürülebilirlik ve teknolojinin topluma hizmet etmesi gibi belirlediği noktalar artık yapay zekanın da ilgilendiği alanlar içindedir diyebiliriz. Bu nedenle yapay zeka teknolojilerinin ve kamunun yan yana anılması artık kaçınılmaz olmuştur. Kendi özel hayatımızda kullandığımız yapay zeka uygulamalarının yanında artık hükümetlerin ürettiği yapay zeka teknolojilerinden de yararlanır olduk. Üstelik bu akıllı sistemlerle birlikte hayatımızdaki hareketleri de şekillendiriyoruz (Önder ve Saygılı, 2018: 631). Yapay zekanın etkilerinin büyüklüğünü Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Bilimleri laboratuvar yöneticilerinden Fredkin, şöyle özetlemiş bulunmakta: “Yapay zekanın ortaya çıkışı tarihte yaşanmış üç büyük olayın sonuncusudur” (Acar, 2007: 1 akt. Önder ve Saygılı, 2018: 631).
Yapay zeka programları, devlet hizmetlerinin kalitesini artırma potansiyelini bünyesinde barındırır ve haliyle devlet hizmetlerinin ilerlemesini sağlayabilir (Efe ve Özdemir, 2021, 52). Kısaca söz edip örneklendirmek gerekirse hizmetin verilme süresi kısaltılabilir, hizmetteki aksaklıkların nedeni daha kolay saptanabilir veya (yabancı) dil gibi engeller yapay zeka teknolojileri ile aşılabilir (Efe ve Özdemir, 2021: 52). Karar verme ve bu kararların uygulanması kamu yönetimi için önemlidir ve bu noktada yapay zekadan yararlanılması verimliliği artırıcı bir öge olarak benimsenebilir (Önder ve Saygılı, 2018: 647). Söz ettiğimiz gibi yapay zeka ile hızlı işlemler ve hızlı karar almalar gerçekleşmektedir. Bu sayede insan hatalarından dolayı oluşabilecek zararlar en aza indirgenmeye veya ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır. Bu noktada yapay zeka ve kamu etkileşimini düşündüğümüzde hızlı kararlar ve hızlı sonuçlar açısından kamunun yararına politika üretmeler söz konusu olabilir. Yahut kamu kurumlarının kendi geliştirdikleri “chatbotlar” sayesinde vatandaşların, hizmet hakkında doğrudan bilgilendirilmesi sağlanabilir veya vatandaşlardan hizmet hakkında bir dönüt alınabilir; bununla birlikte verilen hizmetlerin iyileştirilmesi, şikayet içeren hizmetlere çözüm daha çabuk sağlanabilir (Önder ve Saygılı, 2018: 648-655). Örneğin, Estonya’da her vatandaşın mahkeme bilgilerine erişimi, belgelerin onaylanması veya tıbbi reçetelerinin doldurulması için özel oluşturulmuş kullanıcı profilleri mevcuttur ve bu profillerde vatandaş ile çevrim içi etkileşim sağlanabilmektedir (Akmeşe, 2020).
Öte yandan PwC’nin araştırmasında (akt. Özdemir, 2022) yapay zekanın gelişimiyle birlikte küresel GSYİH’nın, 2030’a kadar yaklaşık yüzde 14 artarak 15,5 trilyon doları geçeceği vurgulanıyor. International Data Corporation’ın Dünya Çapında YZ Harcama Rehberi (akt. Özdemir, 2022) verilerine göre 2020 yılında yapay zekaya, küreselde 50 milyar dolardan fazla harcama yapılmıştır. Aynı kaynağa göre geçen yıl bu rakam 85 milyar doları aşmış durumdadır. Bu gelişmelerde başı çekecek ülkeler ABD ve Çin olmakla beraber, Türkiye’nin de 2021-2025 yol haritasında “Dijital Türkiye” vurgusunu çokça yapmaya başladığını belirtmemiz gerekir (Özdemir, 2022). Bu noktada “Dijital Türkiye” kapsamında ulusal güvenlik başta gelen konulardan biriyken sürdürülebilir politikalar oluşturmak ve bu politikaları hayata geçirmek de yapay zeka ve kamu etkileşimi açısından oldukça önemli bir konudur (Özdemir, 2022).
Diğer yandan yapay zeka, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın da altını çizdiği ulaşım, güvenlik, eğitim ve sağlık alanlarında da kamu etkileşimini olumlu yönden etkilemesi açısından önemlidir çünkü yapay zeka ile iş yükünde azalmalar görülecek, kararların doğru ve zamanında alınmasını sağlanacaktır (Önder ve Saygılı, 2018: 629). Örneğin, sağlık hizmetlerini düşündüğümüzde yapay zekanın sağlık hizmetlerine sunduğu katkıların kamu etkileşimini olumlu yönden etkilediği görmezden gelinmemelidir. Yapay zeka teknolojilerinden yararlanan “e-devlet, e-nabız” gibi sistemler, büyük veri (big data) odaklı katkılarda bulunur ve yaşadığımız bu dönem bir bilgi-veri çağı olduğundan veri yönetimindeki gelişmelerde ve veri analizinde yapay zekanın önemi kuşkusuz çok büyüktür (Önder ve Saygılı, 2018: 645-649). Örneğin, sağlık alanındaki pek çok “veri giriş çıkışı” sağlık çalışanlarının, hastalarla ve hastaların durumu ile ilgili bilgilere anında ulaşmasını mümkün kılar (Önder ve Saygılı, 2018: 649). Bu nedenle de çoğu hükümet e-devlet gibi sistemleri benimsemekte, bu sistemle birlikte kamu kurumlarındaki hizmet sunumlarının verimliliğini arttırmayı amaçlamaktadır (Center for Public Impact, 2017: 10 akt. Önder ve Saygılı, 2018: 655).
Büyük verinin yaratılması ve bu verilerin tutulması kamu etkileşiminin yararınadır. Bu noktada elimizde Orman Genel Müdürlüğünün ORİKEM (Ormanları İzleme Koruma Entegre Müdahale) Projesi örneği var. Projenin içeriği konusunda kısa bir özet gerekirse ORİKEM ile nefesimiz olan ormanların korunması, bu ormanların izlenmesi, bu ormanlardaki yasa dışı faaliyetlerin engellenmesi ve herhangi bir sorun anında orman suçlarına karşı anında müdahale edilebilmesi söz konusudur. Örneğin, resmi internet sitesine göre orman sahaları 7 gün 24 saat izlenmektedir. Üstelik istenmeyen herhangi bir durum, yapay zeka sayesinde saptanabilmektedir ve orman işletme şefine eş zamanlı olarak gönderilebilmektedir. Bu örnekte yapay zeka sayesinde kamunun yararına olan bir önlemden söz edebiliyoruz. Yapay zeka ile veri üretebiliyor, bu verileri bünyede koruyabiliyor ve bu sayede kamu ile yapay zeka arasındaki olumlu etkileşimi gözlemleyebiliyoruz. ORİKEM gibi yapay zeka temelli projelerin yanında drone sistemlerinin kullanılması da yapay zeka ve kamu etkileşimi için bir örnek olabilir (Önder ve Saygılı, 2018: 650). Örneğin, Hindistan, iki yıl önce -salgının sürdüğü dönemde- drone’ları sosyal mesafe kurallarının ve maske kullanım kurallarının denetimi için kullanmıştı (Khanna, 2021). Bu süreç içinde verilerin toplanmasına, özel hayatın gizliliğine ve siber güvenlik gibi konulara dikkat edilmişti (Khanna, 2021). Yani kamu yararına olan bir yapay zeka uygulaması sayesinde hem önlemler alınabilmiş hem denetimler sağlanabilmiş.
Kısacası, yapay zeka ve kamu etkileşimi arttıkça hükümetlerin, büyük verilerle yapılacak işlemlerin önemini kavraması ve vatandaşların isteklerini karşılayacak politikaları belirlemesi önemlidir çünkü yapay zeka ve kamu etkileşimi ilişkisi sayesinde hesap verilebilirlik, şeffaf kamu yönetimi, fırsat eşitliği, katılımcılık ve kamu yararına olma gibi ilkeler yaşamımızda daha etkili olacaktır (Gül, 2018: 13 akt. Önder ve Saygılı, 2018: 654). Üstelik, yapay zeka ekonomiden ulaşıma, enerji ve altyapıdan yargı sistemine kadar pek çok alanda kullanıma uygundur (Akmeşe, 2020). Gelişen teknolojiler ve dönüşen kamu yönetimi anlayışıyla kamu yetkilileri de yapay zekanın sunduğu olanaklardan daha çok yararlanacaklardır (Efe ve Özdemir, 2021: 36) çünkü yapay zeka ile birlikte hükümetler aşırı bilgi yükünün üstesinden daha kolay gelip daha iyi politikalar oluşturabileceklerdir (Berryhill vd., 2019). Bu noktada, yapay zekadan “iyi” bir biçimde yararlanabilen hükümetler, vatandaşlarına katkı sağlarken kendi geleceklerini de garanti altına alabileceklerdir. Atlanmaması gereken son bir nokta da var ki, o da yapay zeka ile ilgili politikaların toplum tarafından benimsenmesi için politika yapıcılara duyulacak güven zaruridir, ancak bu şekilde son teknolojilerden istenilen verim alınabilir.