loader

Yazan: Gözde ÜNAL

Tarih: 29 Mayıs 2021

Yapay zeka adından da anlaşılacağı gibi, insan zekasının yapabildiği görevleri yerine getiren bilgisayar algoritmaları, bilgisayar programları ve akıllı sistemlerdir. Yapay zeka bilimsel anlamda bir çeşit algoritma veya matematiksel model olarak tanımlanabilir. Algoritma ise verilen bir girdiyi belirli bir göreve veya amaca yönelik olarak çıktıya dönüştüren bir dizi adım veya hesaplamadır. Bu hesaplamalarda yapay zeka modellerinin parametreleri değiştirilerek öğreniliyor olduğunda, bu öğrenen algoritmalar (learning-based algorithms), günümüzde yapay zekanın temelini oluşturuyor. Yapay zekanın en iyi olduğu işlerin başında çok büyük ölçekli verileri analiz ederek belirli öneriler, tahminler ve aksiyonlar oluşturabilmesi geliyor.

20. Yüzyılın büyük bir kısmında kural tabanlı dediğimiz yapay zeka sistemleri ön planda olmuştur. Bunlar belli bir göreve yönelik uzman bilgi tabanına ve belirli kurallara sahip algoritmalar ile çalışan uzman sistemlerdi. Örneğin, bir bankada kişiye kredi verip vermeme amacıyla, geliriniz belli bir rakamın üstünde mi, geçmişte kredi çekmiş misiniz, evli misiniz bekar mısınız, çocuğunuz var mı, yaşınız, ve benzeri bilgilere ve ilgili koşullara dayanarak kredi verme veya vermeme kararına varan bir uzman sistemden bahsedebiliriz. Günümüzde yapay zeka, özellikle derin öğrenme denilen tekniklere, yani temelde yapay sinir ağları tabanlı öğrenen algoritmalara dayanıyor, bunlar aslında girdiyi çıktıya haritalayan matematiksel modellerden oluşuyor. Bankacılıkta kredi verme kararına dönersek, derin öğrenme tabanlı bir algoritma tasarlıyorsak, yukarıda bahsettiğimiz bilgileri derin yapay sinir ağına girdi olarak veriyor, çıktısında kredi vermeye/vermemeye veya müşterinin riskini hesaplamaya yarayan bir olasılık değeri üretiyoruz.  Bu gibi derin öğrenme tabanlı algoritmalar için dijital veri girdileri ve çıktıları, yani dijital dönüşüm aracılığıyla erişim sağlanan karmaşık ve büyük veri sistemleri ile mimarileri en az algoritmalar kadar önem kazanıyor.

Günümüzde yapay zeka, otomasyon sistemlerini de yönetir hale gelmekte iken hayatımızdaki sosyal, ekonomik ve aslında hemen hemen tüm süreçlerde yer almaya başladı. Örneğin, her gün baktığımız hava durumu tahminleri bile yapay zeka algoritmaları ile gerçekleştiriliyor: geçmiş gün, ay ve senelerdeki sıcaklık, nem, rüzgar vb ölçümlere dayalı olarak. Çevrimiçi ortamlarda yapay zeka tabanlı tavsiye veya öneri sistemleri çok yaygın kullanımda. Bu gibi birçok örnek verebiliriz.

İnsanlık olarak bir dönüm noktasındayız: toplumsal birçok süreçte yapay zeka yer almaya başlıyor iken neredeyse tüm mesleki disiplinler yapay zekaya ihtiyaç duyacak. Tıp ve sağlık bilimleri, psikoloji, eğitim, temel bilimler ve mühendislikler, finans, hukuk, işletme, ekonomi, sosyoloji: hepsinin kendi alanlarında sürekli artan veriyi algoritmalar aracılığıyla anlamlandırmaya ve otomasyona ihtiyacı var, çünkü veriden insan hesabıyla yapılamayacak bilgi, anlam ve örüntüler çıkarılması, analizler yapılması, iş süreçlerinin hızlandırılması ve daha verimli hale getirilmesi amaçlanıyor. Otomasyon ile süreçlerin insan operatörlerinden bağımsız, yorulmadan, tekrarlanabilir ve sürekli çalışan bir hale getirilmesi isteniyor. Farklı sektörlerde bunun başarılabilmesi için, hem klasik disiplin ve mesleklerin yapay zeka okur-yazarlığı, hem de ilgili yeni nesil disiplin ve mesleklerin eğitim altyapılarının oluşturulması önemli. Örneğin, ülkemizde İTÜ’de Bilgisayar ve Bilişim Fakültesi altında 2020 senesinde kurulan Yapay Zeka ve Veri Mühendisliği Lisans Programı buna güzel bir örnek. Paralel bir örnek, Massachusetts Institute of Technology- MIT’de önümüzdeki dönemlerde başlayacak olan AI & Decision Making (Yapay Zeka ve Karar Verme) yeni lisans disiplini. Aynı zamanda, yapay zekanın işlev kazandığı iş ortamlarında çoklu disiplinli ekipler oluşması, özellikle kadınların bu çoklu disiplinli ekiplerde merkezi görevler alması da bu ekiplerin işlerliğini ve yaygın etkisini yükseltecek.

Yapay zeka, insanı, toplumu ve çevreyi etkileyen tüm sosyoekonomik süreçleri etkiler hale gelmekte iken bu gelişimin olumlu, verimli, sürdürülebilir ve demokratik bir yönde ilerlemesini hayal ediyoruz. Örneğin, tedarik, lojistik, dağıtım ve benzeri planlama süreçlerinin yapay zeka algoritmaları ve robotlar içeren otomasyon sistemleri ile optimize edildiği bir dünya hayal edelim. Veya tarım ve gıda zincirinde israfın önlendiği ve verimin maksimize edildiği ve bu sayede herkese yeterli kaliteli üretimin yapıldığı bir dünya hayal edelim. Tarımda, örneğin, yapay zeka ve otomasyon şimdiden sahada işbaşında: tarlada ekilen bitkiler ile zararlı otları ayrıştıran bir sistem düşünün, traktörün altına takılan bir kameradan alınan görüntüler üzerinde derin öğrenme teknikleri ile zararlı ot olarak ayrıştırılan bitkilerin üzerine otomatikman sprey ile ilaç sıkılmasını sağlayabiliyor. Bu yapay zekanın halen sahaya sürülebildiği görevlerden birisi. Başka bir örnekte, tedarik zincirinde, yapay zeka algoritmaları ile dev ürün depolarında ürünlerin yerini, sipariş sıklığına ve yoğunluğuna göre planlayan ve yerleştiren dev robotlar kullanılmaya başlandı. Benzer şekilde, günlük sebze-meyve üretimi ve dağıtımını veya  restoranlarda kullanılan et, süt, yumurta gibi bozulabilecek besinlerin stok tahminini veya tüketilmeyen ürünlerin ihtiyacı olan kişilere dağıtımına kadar birçok katma değer yaratacak ve sosyal refahı artıracak uygulama, yapay zeka ile mümkün olmaya başlıyor veya başlayacak. Bunlar hepimizi umutlandırıyor.

Yapay zeka ve büyük veri sistemlerinin yakın gelecekte gezegenimizde milyarlarca insanın hayatını etkileyeceği öngörülüyor. Son 10 senede gördüğümüz teknik gelişmelerin sosyal alandaki gelişmelere doğru evrilebilmesi bu yüzden son derece önemli. Sürdürülebilir ve eşitlikçi bir yeni ekonomik düzen kurulması yapay zekanın doğru yönde gelişimi ile mümkün olabilecek diye düşünerek heyecanlanıyoruz. Bu noktada, toplumlarda demokratik kurumlar, sivil toplum kuruluşları ile her yaştan ve her eğitim seviyesinden insanın, yapay zeka ve ilgili teknolojilerin, gündelik hayat ile toplumsal ve sosyoekonomik süreçler üzerine etkileri hakkında ciddi bir farkındalık ve kabiliyet geliştirmesi gerekiyor. İnsanlık olarak, yapay zeka ile birlikte nasıl bir dünyada yaşamak istiyoruz, milyarlarca insanın hayatına değecek bu teknolojik gelişmeleri demokratik bir biçimde nasıl düzenlemeyi istemeliyiz gibi soruların sorulması ve tartışılması gerekiyor.

İklim değişikliği, çevrenin/doğanın/kaynakların korunması, refahın insanlar arası eşit paylaşımı, insanlar için demokratik haklar, hukuk ve özgürlükler, gezegeni ve insanlığı özellikle acilen ilgilendiren ve çözüm bulunması gereken sorunlar. Tüm bunlara dijital dönüşüm ve yapay zeka teknolojileri ile çözümler aranması ve üretilmesi için, bu teknolojilerin ufak bir azınlık oluşturan ileri teknoloji devi şirketlerinin olduğu kadar daha yaygın bir tabanda, farklı ölçeklerdeki kurumlar, ayrıca gelişmiş toplumlar kadar gelişmekte olan veya nispeten geri kalmış toplumlar tarafından erişilebilir, anlaşılır, geliştirilir, denetlenebilir ve kullanılır hale gelmesini hedeflemeliyiz. Gezegenimiz seviyesinde, yapay zekadan elde edilen uygulamaların, ileri teknolojinin ve gelirlerin, yani kısacası global refahın, toplumlar arası ve toplumlar içinde eşitlikçi paylaşılması idealindeyiz.Türkiye’de yapay zeka konusunda farkındalığı artırırken, yapay zeka sistemlerinin, erişilebilir, açıklanabilir, sorumlu tutulabilir, şeffaf, eşitlikçi süreçler halinde ve içinde yer alması, yaygın etkisinin artırılarak ülkede fırsat eşitliği yaratan bir sıçramaya yol açması amacıyla AITR Platformu olarak çalışmalarımıza başlıyoruz. Ülkemizde, dijital dönüşüm, büyük veri ve yapay zekaya dayalı akıllı sistemlerin dahil olduğu süreçlerle birlikte, katma değerli ve olumlu toplumsal ve sosyoekonomik düzenlemelerin yapılmasına katkıda bulunmayı hedefliyoruz.