Sorumlu Yapay Zeka ve Teknolojik Gelişim
Teknoloji ve yapay zeka, büyük bir eşitleyici olmayı bizlere sunmasına rağmen neden geçmişin bize getirdiği sosyal eşitsizlikler sürmeye devam ediyor?
Yapay zeka, Büyük veri ve diğer yüksek teknolojik çözümler şu anda şaşırtıcı bir hızla benimseniyor. Ayrıca hayatımıza farklı bir deneyim sunarak dokunmaya başlayan Metaverse ve blok zincir tabanlı uygulamalar her geçen gün artmakta. Tüm bunların harmanlandığı sanat çalışmalarının ayrı bir boyuta taşındığını ayrıca belirtmek gerekli.
Tüm bunlar ele alındığı zaman, küresel yapay zeka yazılım pazar istatistikleri daha önce ilginç çıktılar bize sunmaktadır. Örnek olarak 2021’den 2028’e kadar yıllık %40,2 beklenen bileşik büyüme oranıyla 2020’nin 4. çeyreği itibarıyla 62,35 milyar dolar olacağı raporlarda sunulmaktadır [1]. Bu kadar kısa bir sürede bu kadar çok büyüme yaşayan çok az sektör bulunmakta ve bu konu önemsenmelidir.
Unutulmaması gereken bir şey, gelişmiş yazılımın kendi kendini üretmediği veya en azından henüz olmadığıdır: şu anda hala insanların bu teknik araçları tasarlaması, oluşturması ve uygulaması gerekmektedir. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerdeki birçok üniversite ve yüksek öğrenim kurumu, ilgili akademik kurslar sunarak bundan yararlanmaya çalışmaktadır.
Gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere birçok ülke yapay zeka ders programları açmakta ve ilgi odağını toplayabilecekleri bölümler kurmaktadır. Uluslararası teknoloji işgücü arenasında rekabet edebilmeleri, öğrencilerin teknik kapasitelerini sonuna kadar teşvik etmek için bu programların açılması konusunda hevesli olan yöneticiler, politikacılar çoğalmaktadır. Bunun nasıl yapılacağına ilişkin öneriler değişiklik gösterebileceği gibi genel olarak bu durum teknoloji ile ilgili olmayan konularda daha az gerekli dersler ile birlikte üniversite ortamında daha az zaman anlamına gelir. Bu genellikle sosyal bilimlerin ve beşeri bilimlerin teknoloji odaklı çekirdek akademik müfredattan çıkarılması anlamına geleceği çıkarılabilir. Tabii ki bu çabalar veya girişimlere saygı duyarak katılmadığımı belirtmek isterim.
Disiplinlerarası işbirliğinin faydaları sayısızdır. Tüm endüstrileri elden geçirebilecek ilginç içgörülere ve en kaliteli yeniliklere yol açar. Bu konuda çok fazla kitaplar yazıldı ve yazılmaya devam da ediyor. Sosyal bilimlerin ve beşeri bilimlerin yüksek teknolojiye katma değerini övmeye devam edebilirken, bu ay AITR olarak bu konulara nasıl baktığımızı genel hatlarıyla belirtmek istiyorum. Bu nedenle, şu anda tüm ülkelerde ve birçok eğitim kurumlarında devam eden teknik becerilere aşırı odaklanmayı sürdürmenin kısa vadede getirileri olmasına rağmen, uzun vadede beşeri bilimlere ve sosyal bilimlere yeterince önem vermemenin, sürekli gelişimini teşvik etmekten ziyade yüksek teknoloji alanında daha fazla gerilemeye yol açabileceğine dikkat çekmek istiyorum.
Sorumlu Yapay Zeka ve Etik
Günümüzde birçok iş modelinde olduğu gibi yapay zeka destekli sosyal medya algoritmaları, siyaset bilimi veya sosyal psikolojiden çok az geri bildirimle uygulanmakta ve yalnızca ticari ilgiyle beslenmektedir. Bu, son derece kutuplaşmış yankı odalarına, sahte haberlerin yayılmasına ve hukukun üstünlüğünü çok az önemseyen popülist, son derece etkisiz liderlerin yükselişine yol açmaktadır. Dünyanın birçok ülkesinde bunun derin örneklerini görmek mümkündür [2].
Gerçekmiş gibi görünen asılsız görüşler ve yanlışlar, çıktıları kişisel yaşamlara ve sosyal dokuya kalıcı zararlar verebilecek yapay zeka sistemleri için tek veri girişi değildir. İstatistikçilerin yıllardır bildiği gibi sayılar da tehlikeli bir şey olabilir. Örneğin, girdi kalitesinin sonucu etkilemesi AI’da temel bir kavramdır. AI, aktif olarak zarar vermeye çalışan, bilinçli, kötü niyetli bir varlık değildir. Bilgiyi katlanarak daha hızlı işlemesine rağmen, daha ziyade basit bir makinedir. Ama ne ekersen onu biçersin deyimine paralel ne girerse o çıkmaktadır (GIGO paradigması). Veri toplama prosedürleri, sonuçta ortaya çıkan veri kalitesi ve bütünlüğü ve AI’yı eğitmek için kullanılan süreçler, tümü insan tarafından yönetilmektedir, bu algoritmaların sonuçlarını ve bunların politikalara nasıl yorumlanabileceğini belirler.
Etik kavramı, sosyal bilimler ve beşeri bilimlerden elde edilen içgörülerle bu süreçlere yerleştirilmediyse, en iyi niyetli yapay zeka bile kalıcı zararlara neden olabilir. Sonuçta, daha hızlı işlemenin mutlaka daha iyi, daha etkili sonuçlar anlamına gelmediğini unutmamak gerekir. Birçok durumda, eğilimlerin meta-analizi tarafından ortaya çıkarılan veriler büyük bir ölçekte içsel ön yargılar ortaya çıkarabilmektedir. Sağlık ve finans dahil bir dizi farklı alanda, yapay zekanın kullanımı, marjinal gruplara karşı ırkçılık ve sınıf ayrımcılığı da dahil olmak üzere derinden kökleşmiş ön yargıların ete kemiğe bürünmesine neden olmaktadır.
Dünyanın en büyük sinir ağı olan AI dil sistemi GPT-3’ün önemli ölçüde İslamofobik olduğu ve Müslümanları şiddet ve terörle ilişkilendirdiği gösterilmiştir [3]. ABD’de algoritmaların ırksal olarak ön yargılı olduğu ve halk sağlığı için çarpık politika önerileriyle sonuçlandığı bulundu [4]. Benzer şekilde, finans sektöründe, eğitimli yapay zeka, girdi verileri olarak ön yargılı kredi puanları nedeniyle Afrikalı veya İspanyol kökenli ailelere borç verme yardımını sürekli olarak reddettiği raporlandı [5]. Bu sorunlar anlaşılmadıkça ve düzeltilmedikçe, benzer yapay zeka araçlarının dünya ülkelerinde uygulanması, istenmeyen şekilde de olsa benzer sınıf ayrımcılığına dayalı sonuçlara yol açabileceğini görmekteyiz.
Teknoloji, büyük resme baktığımız zaman sürdürülebilir büyük bir eşitleyici olmayı vadediyor, ancak neden yukarıda örneklenen birçok sosyal eşitsizlik sürmeye devam ediyor? Bu yapay zekayı tasarlayan insanların genellikle bu ayrımcı ön yargılardan eşit derecede habersiz olmaları olabilir mi? Sonuçta bu, tasarım ve uygulama sırasında bunların dikkate alınmamasına neden olabilir. Bu durum, teknolojinin toplumsal hastalıklara bir çözüm olarak vaadinin gerçek anlamda gerçekleşebilmesi için uygulamalı sosyal bilimlerin de çalışmaların içinde aktif bir şekilde katılması gerekliliğini bize göstermektedir. Özetle, yüksek teknoloji için, sosyal bilimler ve beşeri bilimlerden gelen bakış açılarının değeri yalnızca eklemeli değildir: aslında gereklidirler. İlerlerken, şu bakış açısını aklımızda tutmalıyız: yüksek teknolojinin gerçekten değerli olması için, ister bilim ve mühendislik sektörlerinden isterse sosyal bilimler ve beşeri bilimlerden olsun, tüm alanlardan profesyoneller, teşvik etmek amacıyla etkilerini optimize etmek için birlikte çalışmalıdır. Yenilik ve sürdürülebilir yaşamları iyileştirmek ancak bu şekilde mümkün olacaktır. AITR bu sorumluluk bilinci ile çalışmaktadır.
Yeni teknoloji ve AI geliştirmelerini sosyal veya politik meselelerle ilgili mevcut durumdan daha yüksek bir standartta tutmak, halihazırda ön yargılı olan mevcut sisteme beyan edilmemiş bir saygısızlıkla sonuçlanacaktır. Bununla birlikte, “bugünden daha iyisini yapabilir misin” kuralları altında sadece taşkın kapaklarını açmak, Pandora’nın yeni sorunlar kutusunu açacaktır.
Kaynaklar:
[1] https://www.grandviewresearch.com/industry-analysis/artificial-intelligence-ai-market
[3] https://www.vox.com/future-perfect/22672414/ai-artificial-intelligence-gpt-3-bias-muslim
[4] https://www.hsph.harvard.edu/ecpe/how-to-prevent-algorithmic-bias-in-health-care/
[5] https://www.brookings.edu/research/reducing-bias-in-ai-based-financial-services/